top of page

04.07.1926

TÜRKİYE'NİN YENİ MEDENİ KANUNU

Geçtiğimiz haziran ayı Türkiye tarihi açısından çok önemli hadiselerin yaşandığı bir ay oldu. Adalet Bakanı Yeni Medeni kanunu Başbakan İsmet Paşa’ya sundu. Aslı İsviçre olan medeni kanun 1 Ekim’de tam olarak yürürlüğe girecek. Böylece üç Avrupa kaynaklın kanun hiç değiştirilmeden Türkiye’de yürürlüğe konulmuş oldu. Bunlar; İtalya’dan ceza kanunu, Almanya’dan ticaret kanunu ve İsviçre’den medeni kanun. Medeni kanun; kişi haklarını, aile kanunlarını, miras haklarını ve mülk haklarını düzenliyor. Adalet Bakanı en modern, en mükemmel ve en demokratik kanun olduğu için bunu seçtiklerini belirtti.

Adalet Bakanı’na göre bu kanunla birlikte Türk Milleti eski medeniyetin kapılarını kapatacak ve modern dünyaya giriş yapacaktır. Ana ilke din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıydı. Bu kanun sayesinde ilkenin gerçekleşmesi kolaylaştı.  Kapitülasyonlarla kendi milletleri için adalet arayan yabancı ülke vatandaşlarının hakları da medeni kanun ile teminat altına alınmış oldu. Türk yargıçları belili prensiplere bağlı çalışmadığından geçmişte Türkler eşit şekilde muamele görmediler. Bu tarz kanuni eksiklikler batılılara kapitülasyon istemek için bahane sunmuş oldu. Eğer Türkiye yeni kanunları tam olarak uygularsa kapitülasyonlardan da kurtulacaktır.

Yeni Medeni Kanun hem köleliği hem de çok eşliliği yasaklıyor.  İndiana Üniversitesi Modern Tarih Profesörü Dr. Lybyer’e göre ekonomik kalkınma ve batıyı örnek alma sayesinde Türkiye’deki çok eşlilik zamanla yok olacak. Yeni kanunla bu yasaklandı ve yok edilmesi kaçınılmaz.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti liderleri kendilerini eskiye bağlayan zincirlerinden kurtulmak istiyorlar. Adalet Bakanı’na göre yeni batı kanunlarına uymakta zorlanmanın nedeni Türklerin kapasite eksikliği değil, asıl sebep ortaçağa ait organizasyonlar. Yeni kanunlar Lozan Anlaşması’nın bir gereği olarak, yeni türk liderlerine rehber olma amacı ile getiriliyor.

06.07.1926

RAUF BEY PRENSES İLE EVLENİYOR

Türkiye Eski Başbakanı Mısır Kralı Faud’un Eski Karısı İle Evlenebilir

İstanbul’dan bildirilen haberlere göre adı Mustafa Kemal’e suikast girişimi iddialarına karışan eski başbakan Rauf Bey Paris’te Prenses Şivekar ile evlenmeyi planlıyor.

Söylentiye göre Rauf Bey şuan Budapeşte’de. Günlük Ekspres Gazaetesi’ne göre bu Şivekar ile kocası Kaptan Selyom Bey’e boşanma davası açan Şivekar aynı kişiler. Şivekar kocasının kendisini Prenses Şakir ile aldattığını iddia ediyor.

Prenses Şakir bir Kansas çiftliğinde doğmuş, bir San Francisco milyoneri John D. Spreckles’dan boşanmış ve 1925 Ocağı’nda Prens Suad Şakir ile evlenmiş. Şivekar’a göre kocası selyom ve prenses şakir birlikte boğazda bot gezisine çıkmışlar.

Prenses Şakir’de iftira ile suçladığı Şivekar’a 30000  Tl tazminat davası açmış ama bu dava mahkemelerde görülmemiş.

Yine söylentilere göre yat gezisini Prens Şakir’in kendisi istemiş, kaptandan yokluğunda karısını eğlendirmesini rica etmiş.

11.07.1926

YUNANİSTAN KİLİM TİCARETİNİ ELE GEÇİRİYOR​

5500 Dokuma Tezgahını İşleten Binlerce Dokuma Ustası Türkiye’yi Terk Ediyor

Yunanistan hızlı bir şekilde kilim endüstrisini Türkiye’nin elinden alıyor. Bunun sebebi binlerce yunan dokuma ustasının Türkiye’den sürülmesi. Nüfus mübadelesi nedeni ile Anadolu’da çok az yunanlı veya ermeni usta kaldı. İzmir felaketinden sonra milyonların göçü sonucu Yunanistan Türkiye’deki kilim ticaretinin yüzde 40’ına sahip olmuş oldu.

Şu anda Yunanistan’ın değişik yerlerinde 5000 dokuma tezgahı işlemekte. Bu tezgahlarda Türkiye’den göçen 20000 kişi çalışıyor. Ayrıca binlerce usta evindeki tezgahında kilim dokuyor. Birzamanlar dünyadaki en büyük kilim ticaretine sahip Türkiye’de şu an sadece 5500 tezgahta 25000 kişi çalışmakta. Savaştan önce Türkiye’de 14000 dokuma tezgahında 70.000 işçi çalışıyordu.

Amerikadaki kilim alıcıları artık İstanbul’dan önce Atina’yı ziyaret ediyorlar. Söylediklerine göre fiyat kalite açısından Yunanistan daha iyi bir tercih.

 

 

12.07.1926

TÜRKLER İLE ANTLAŞMANIN YENİLEMESİ GÖRÜŞÜLECEK

Amiral Bristol Ticaret Anlaşmasının Uzatılması İçin Ankara’ya Gidiyor

Tuğamiral Mark L. Bristol Amerika ve Türkiye arasında imzalanan ve 20 Ağustos’ta sona erecek ticaret anlaşmasının yenilenmesi için Ankara’ya gidiyor.

Amerika Senayosu Lozan’ı daha onaylamadığı için bu ticaret anlaşmasının uzayıp uzamaycağı önemli. Çünkü eğer uzamazsa Amerika’nın Türkiye’ye sattığı ürünlere uygulanan gümrük vergisi yüzde 40 artacak. Ve Amerika’da Türkiye’den aldığı ürünlere ekstra ölçüler uygulayabilir.

Türkiye Amerika’ya tütün,kuru meyve ve afyon satıyor, karşılığında pamuk ürünleri,motorlu arabalar, ve tarım makineleri alıyor.

 

15.07.1926

KEMAL'E SUİKAST PLANLAYAN 13 KİŞİ ASILDI

Darağacına Gitmeden Önce Hepsi Masum Olduklarını İddia Etti • Şafakta Korkunç Bir Manzara

6’sı parlamento üyesi 13 adam bugün suikast suçlaması ile İzmir cadde başlarında asıldı. Hepsi masum olduklarını iddia ederek öldüler.

Eski İçişleri Bakanı Cemil Bey asılmalarının ülkenin geleceği açısından kötü olacağını söylerken ilmiğin boğazına sarılması ile konuşması yarıda kesildi.

Güneşin doğması İzmir rıhtımındaki korkunç manzarayı gözler önüne serdi. Dört yıl önce büyük yangından kaçan binlerce göçmenin bulunduğu rıhtımda o sabah tripod şeklinde 13 darağacı bulunuyordu.

Korkunç Manzaraya Çok Az Kişi Tanık Oldu

Cadde boşaltılmıştı, yalnız kafalarını kapılarından ve pencerelerinden dışarı uzatmış bir kaç yunan ve türk esnaf dışında.

Sonra askerlerin rap rap sesleri duyuldu. Cadde boyunca her darağacına denk geldiklerinde birkaç asker ve bir suçlu gruptan ayrılıyordu.

Küçük gruplar 13 darağacı etrafında toplandılar. İlmikler geçirildi ve tek bir işaretle suçlular darağaçlarında salındılar. Aralarında İzmit Vekili Şükrü Bey, eski vekil Ziya Hurşid Bey ve Erzurum vekili Rüşdi Paşa vardı.

Mahkemeyi yürüten yargıca göre eğer suikastçılar başarılı olsaydı, Kemal’i destekleyenler ve karşıtlar arasında sivil savaş baş gösterecek ve şu ana kadar elde edilen tüm kazanımlar heba olacaktı. Yabncı düşmanlar da böyle bir durumda pasif kalmayacak ve fırsatı değerlendireceklerdi.

Cinayet İçin Bombalar Hazırlandı

Elde edilen bulgulara göre suikast planı geçen aralıkta bir grup muhalefet partisi üyesi tarafından oluşturuldu. İstanbul’da gizli toplantılar gerçekleşti ve aksiyon planı hazırlandı. Dört kişi eylemi gerçekleştirmek için Bursa’ya gitti ama fırsat bulamadıklarından eylem ertelendi.

Küçük el bombaları hazırlandı ve bir tanesi bir kadın tarafından Başkan’a verilmek üzere bir buket çiçeğin içine gizlendi. Kemal Bursa’ya ziyaretini iptal etti ve İzmir’de tatilini geçirmek istedi. Bunun üzerine eylemciler planlarını İzmir’de gerçekleştirmeye karar verdiler. Fiziksel konumundan dolayı Kemal Paşa’nın arabasının yavaş ilerleyeceği bir yol eylem yeri olarak seçildi. Yolun yakınına eylemden sonra Sakız Adası’na kaçmak için kullanılacak motorlu araçlar gizlendi.

Hükümet yetkilileri eylem ile ilgili 50 kişiyi yakaladı, bunlardan bir kaçı serbest bırakılmıştı. Tutuklananlar arasında Kemal Paşa ile Kurtuluş Savaşı’nda savaşmış generaller mevcut. İstanbul’da bu tarz önemli kişilere merhamet edileceği düşünülmüştü.

16.07.1926

SUİKAST PLANI İÇİN 20 KİŞİ DAHA YARGILANACAK​

Kemal’e Suikast İddiasıyla Bir Çok Ünlü İsim Mahkeme’ye Sevk Edildi • Bazıları Parti Lideri • Bazıları Türkiye’yi Dünya Savaşı’na Sokmaya Çalışmış

Kemalist Hükümet İzmir’de idam edilen 13 sanıktan sonra 20 kişiyi daha aynı suç ile yargılayacak. Sanıklar arasında eski İttihat Ve Terakki yöneticileri de var. Eski Ekonomi Bakanı Cevat Bey, arkadaşları Enver Talat ve Cemal Paşalar. Kendileri Türkiye’yi 1. Dünya Savaşı’na sokmakla ve 1925 katliamını gerçekleştirmekle de itham edilmişti.

Hükümet bu adamların yönetimi devirmek istediklerine dair ellerinde kanıt olduğunu ileri sürüyor.

İstanbul’da ise Kemal’in ilk Başbakanı Rauf Bey ve eski vekil Adnan Bey aynı suçlama ile yargılanacaklar. Adnan Bey’in eşi Halide Edip Adıvar, yeni kurulan ülkenin kadın hakları öncüsü olarak görülüyor.

İzmir’in Yeni Felaketi

Bir zamanlar “İyonya Tacı”, “Asya’nın ziyneti” olarak bilinen ve ana caddesi Pagos dağını bir kolye gibi saran İzmir, tarih boyunca bir çok trajediye mekan olmuş bir şehir. Yakın zamanda suikast zanlısı 13 kişinin idamı yıllar boyunca unutulmayacak bu olaylara bir yenisini ekledi. Deniz kıyısındaki bu manzara İzmir’in 800 yıl önce aynı yerde Polycarp’ın odun ateşinde yakılmasından daha fazla bir utanç duymadığını gösterdi.

İzmir limanındaki iki uzun servi uzun yıllar önce kralları hakkında kötü konuşmayı reddedenlerin mezarları üstünde yükseliyor. Dört yıl önce yanan şehrin kalıntıları hala “İzmir Felaketi”’ni anımsatıyor. Ama yenileme çalışmaları devam ediyor; bir iki okul binası yapıldı; yeni caddeler düzenlendi; cennet diye adlandırılan yerde bulunan Amerikan kolejinde 200 ila 300 türk öğrenci öğrenime başladı ki bu okulda savaştan önce ermeni ve yunanlılar vardı. Ama darağaçları gösteriyor ki Türkler eski alışkanlıklarına tamamen son vermiş değiller. Manhattan’da bulunan darağacı artık adaletin simgesi ve politik suçluları asmak için kullanılmıyor ama Yeni Türkiye bu alışkanlıktan vazgeçmiş değil.

Rıhtımdaki bu manzara hem hristiyani değerlere aykırı hem de yeni gelişen modern Türkiye’nin imajına zıt bir görüntü. Şu an Ankara’da yargılanmakta olan Rauf Bey ve Adnan Bey olayı da gösteriyor ki yeni hükümet ya kendisini çok büyük bir tehlike içinde görüyor ya da cumhuriyetçi bir hükümet olmanın gerekliliklerini daha öğrenememiş. Polycarp’ın mezarının üstünde uzanan serviler şu anda eski bir Roma prokonsülüne başkanlık eden yeni hükümete bu tarz idamların gereksizliğini göstermeliydi. Ayrıca bu korkunç manzara için, insani değerleri yıkmak için daha geçerli bir sebep gösterilmeliydi. İzmir Homer’ın ölümüne yas tutan yedi şehirden biri. Yanında doğduğu iddia edilen Meles çayı halen tarihi kalıntıların arasından akıyor. Ama Homer şu an Melesli olarak anılmakla gurur duymuyor olabilir.

 

17.07.1926

KEMAL'E SUİKAST PLANINDA YÜZ YÜZE YARGILAMA

12 Yeni Sanık Ankara’ya Sevk Edildi

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 12 eski üyesi Mustafa Kemal Paşa’ya suikast tertipleme suçu ile yargılanmak üzere Ankara’ya gönderildi. Kemalistler bu kişileri karşı güçlü deliler bulunduğunu hatta bu plan için 500000 dolar topladıklarını iddia ediyor. Sanıklar daha önce 13 kişinin idamına hükmeden İstiklal Mahkemesi’nde yargılanacak. Bazı gazeteler suikast başarılı olsaydı dış tehlikelere açık hale gelineceğini bildirdi. Hükümete yakın gazete İkdam’a göre ;

“Şunu bilmeliyiz ki geleceği garanti altında olan bir ülke haline henüz gelemedik. Düşmanlarımız sürekli bizi takip halindeler. Her gün yeni bir tehlikeyle karşı karşıya olan bir ülkede milletin değerlerine karşı olan ön yargılara dikkat etmeliyiz.”

 

18.07.1926

İSLAM BİRLİĞİ ZAYIFLIYOR

Müslümanların İç Meseleleri Kutsal Savaş Tehlikesini Azaltıyor

Bin yıldan fazladır dünyanın en yaygın dini olan islamı benimsemiş topluluklar parçalanma sinyalleri veriyor. Birinci dünya savaşında ortaya çıkan milliyetçilik akımı Kuzey Afrika ve Asya’da yaşayan milyonlarca müslümanı milliyetçi gruplara bölmeye başladı.  

Bu akımın çıkış noktası olarak Başkan Wilson’ın meşhur sözü “Hür İrade” görülüyor. Bu akımın sonuçları Kuzey Afrika’da görülmeye başladı bile, bir çok politik gözlemci bu bölgedeki olayları eski dünyadaki en önemli gelişmeler olarak görüyor.

Panislamizm daha ölmüş değil. Doğuda Suriye’den batıda Fas’a kadar olan bölgede yaşayan yerel aşiretlerdeki bağlılık halen devam ediyor. Doğuda hep dillendirilen dinler arası bir savaş tehlikesi tamamen bitmiş değil. Tripolitanya ve Tunus’da Riffi’ye hala sempati var. Şu an yapılacak bir cihat çağrısı Avrupa’yı etkileyecektir.

Yeni Akımın Doğuşu

Ama yedi yıldır islam dünyasında yeni bir akım yayılıyor. Yapılacak bir cihat çağrısı yirmi yıl önce vereceği etkiyi vermeyecektir. Avrupa böl ve yönet politikasını doğru uygularsa, Kuzey Afrika kıyılarındaki hristiyan toplulukların geleceği daha parlak olacaktır.

Bu Kuzey Afrika’daki İtalyan ve Fransız otoritelerin ortak görüşü. İtalya’nın sömürgesi Trablusgarp’taki yöneticiler ve Tunus’daki fransızlardan bu görüşleri duyabilirsiniz. Tunus’daki arap entellektüellerden de aynı fikirleri duyacaksınız.

“Türkiye islamın lideri konumundan uzaklaşıyor.” diyor, şu an Tunus’u Fransa adına yöneten M. Saint.

İslam dünyası, her biri ayrı amaç ve fikirleri sahip milliyetçi gruplara bölünüyor. Her biri ayrı liderlere sahip coğrafi bölgelere parçalanıyor. İslamın eski ustası Türkiye’ye duyulan bağlılık ve güven giderek azalıyor.

Yerel liderler artık bağımsızlıktan islamın değil kendi yerel bağımsızlıklarını anlıyor. M. Saint bu durum için iki sebep gösteriyor. Biri wilson doktrini olan ülkelerin kendi kaderlerini belirlemeleri, diğeri ise gezgin entellektüel kimseler. Yerel liderler eğer bölgeleri bağımsız hale gelirse, kendi şovlarını sürdürebileceklerini ve tüm kontrolün onlarda olacağını biliyorlar. M. Saint oluşması muhtemel bu tarz bir durumun fransız ve italyanların da işine gelmeyeceğini biliyor. Tripolitanya valisi Hugo Nicoli’ye göre panislamizmin zayıflaması Avrupa için pozitif bir gelişme. Bazı zorlukların çıkabileceğinin farkında ama islam birliğinin zayıflaması hristiyanlar için günü kurtaran gelişme olacaktır.

Dağılmanın Sebepleri

Bu dağılmanın en önemli sebebi yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması. Mustafa Kemal’in yeni fikirleri Kuzay Afrika’daki müslüman toplumları rahatsız ediyor. Şapka meselesi hoşnutsuzluğun sebeplerinden biri. Muhafazakar müslümanlar için fes ve türban inançları için çok önemli. İslam dini varoluşun getirdiği çoğu şeyi baskılamayı emrediyor, örtünme de bu ilkeden geliyor. İyi bir müslüman dinin kurallarına aynen uymalıdır yoksa geleceği mahvolur.

Mustafa Kemal’e göre ise iyi bir müslüman olmak için fes ve ya türban giymeye gerek yok. Peygamberden bu yana ilk defa şapka giyen müslümanlar türkler oldu. Bu tarz hareketleri Kuzey Afrika’daki müslümanlar atalarına yapılmış hakaret olarak görüyorlar.

Batıda böyle konular ıvırzıvır olarak görülebilir ama müslümanlar için çok önemli. Tunus ve Tripolitanya’daki müslümanlar Mustafa Kemal ismini duyduklarında kuşku ile kafalarını sallıyorlar. “O bizden türban ve festen vazgeçmemizi istiyor. Bunlar bizim geleneksel giysilerimiz. Vazgeçmek istemiyoruz. Bunlar inancımızın da simgeleri. Onun yeni fikirlerini sevmiyoruz. Değişmek istemiyoruz.”

Edwin W. HULLINGER 

20.07.1926

ŞAPKANIN ALTINDA BİR ŞEY DEĞİŞMEDİ

The New York Times Editörü'ne; 

İzmir’in yeni felaketi üzerine olan makaleniz şu anda Senato’yu Lozan’ı onaylaması için zorlayan hemşehrilerimize iyi bir uyarı niteliğinde yazılmış.

Feslerin yerine şapkaların takılması türk mantığının da değiştiğinin göstergesi değil. Düşünce sahası genişlemiş olsa da, Türkiye halen ölü bir adamın eli gibi ne uzuyor ne de kısalıyor. Medeni Kanun’da bunu değiştirmedi.  Son 70 yıldır Türkiye batıdan bir çok yasa ithal etti, ama bunlar Lübnan, Makedonya ve Ermenistan’da yapılanları engellemedi, 1922 İzmir Felaketi bu serinin son halkasıydı.

Türkiye Hükümeti askeri bir oligarşi; Kemal, İsmet veya Hamit aralarından kim olduğu fark etmez hepsi şu an kürt isyanıyla da kaynayan Anadolu’daki karmaşanın ana sorumlularıdır. Sadece yakın zamanda İstanbul’daki bazı gazeteler Talat ve Enver’in katlettiği Ermenilerin ailelerine ödeme yapılacağını iddia etmeye başladı. Talat ve Enver ölüm cezasına çarptırıldı. Ama buna inanmak, Talat ve Enver’in son yıllarda Berlin ve Türkistan’da yaşadığına inanmak kadar güç.

21.07.1926

TÜRKLER ÜCRETSİZ KÜTÜPHANELER AÇMAYI PLANLIYOR

Hükümet İçinde Hukuk Kitapları Bulunan Okuma Odaları Planlıyor

Türk Milli Eğitim Bakanlığı kalıcı bir aydınlanmanın gerekliliği olduğuna inandığı ücretsiz kütüphaneler açmayı planlıyor. Okuma odalarında meclisin kabul ettiği tüm kanunlar ve tüm bakanlıkların bildirileri yer alacak. Dağınık halde bulunan 81 kütüphane 21 kütüphane halinde birleştirildi, Anadolu’daki bölük pörçük 160 tanesi de 62 taneye birleştirildi. Ankara’da Milli Kütüphane açılacak.

23.07.1926

PADİŞAHIN MÜCEVHERLERİ KEMAL'E SUİKAST PLANI İÇİN SATILMIŞ

Jön türk Lideri, Abdulhamid’in Mücevherlerinin 2000000 Dolara Satıldığını İtiraf Etti

Abdulhamid’in  Yıldız Sarayı’ndaki mücevherleri 1909 yılında Hamid devrildikten sonra jön Türkler tarafından ele geçirilmişti. Bu mücevherlerin Mustafa Kemal Paşa’nın suikast planı için satıldığı iddia edildi.

Mücevherler şu an Ankara’da mahkemeye çıkmayı bekleyen politik liderler tarafından Avrupa’da 2 milyon dolara satılmış. İtiraf zamanında Abdulhamid’e isyan edenlerden biri olan Dr. Nazmin Bey’den geldi.

Şu an kaçak durumda olan eski Gıda Bakanı Kara Kemal ve eski Ankara Valisi hakkında onları koruyanlara idam kararı çıkartan Ankara Hükümeti, ayrıca yerlerini söyleyenlere ödül vereceğini söyledi. Bu adamlar da suikast planı yapmakla suçlanıyor ve idamla yargılanmak isteniyorlar. Kara Kemal’in grubun lideri olduğu düşünülüyor.

Jön Türkler zamanında Abdulhamid’i “Kızıl Sultan” olarak nitelemiş ve ona karşı bir anayasa metni yazmışlardı.

30.07.1926

TÜRKİYE'NİN KÜT SAÇLI EŞKİYASI, REHİN ALDIĞI KADINLARLA BİRLİKTE YAKALANDI

“Fatima” Türkiye’nin küt saçlı eşkiyası, erkek elbiseleri içinde silahları ile birlikte yakalandı. O ve erkeklerden oluşan çetesi Toros eteklerindeki köyleri bir süre terörize etmişti.

Fatima’nın hemcinslerinin muhabbetini özlemesi sonucu, çete bir çok genç kız kaçırdı ve onları da eşkıya olarak yetiştirmeye başladı. Güvenlik güçleri Fatima’yı dağdaki bir mağarada yanındaki kızlarla beraber ele geçirdi, erkeklerin hepsi kaçmıştı. Tüm kızların saçı küt şekilde kesilmişti ve yanlarında silahları vardı.

bottom of page