04.05.1925
BÜYÜK TÜRK NÜKTEDANININ MEZARININ TAMİRİ İÇİN ÖDENEK
Amerikalı, Bir Çok Hikayenin Kahramanı Nasreddin Hoca’nın Hatırasını Taze Tutacak
Anadolu turundan yeni dönen Mr. Crane*, 15. Yüzyılın başlarında Konya’da yaşamış ünlü mizahçı ve nüktedan Nasreddin Hoca’nın mezarının tamiri için ödeme yapacak.
Hocanın mezarı Akşehir’de bir tarlanın ortasında, yanları açık kubbeli bir yapının altında bulunuyor. Kubbenin altında hocanın hayatı boyunca giydiğine benzer, bir şemsiye büyüklüğünde yeşil türban asılı. Mezarının mermerinde bir delik bırakılmış, bunun sebebi Hoca’nın bir pencereden gökyüzünü izlemek konusundaki ısrarı. Cenaze hazırlığında dahi mizahi tavrını sürdürmüş Hoca. Öyle ki mezarındaki yassı kütükte ölüm tarihi 1988 olarak yazılı.
Türkiye’de halen dillendirilen hikayelere göre Nasreddin Hoca cesur bir adam ve ilginç bir görünüme sahip. Bir eşeğe biniyor ve omuzlarında heybelerini taşıyor.
Sir Charles Elliot’un aktardığı bir hikayeye göre; köylüler Nasreddin Hoca’dan kendilerine camide vaaz vermesini isterler. Ama Hoca istemez ve hitabet yeteneği olmadığını söyler, yine de ısrarlara dayanamaz ve cami kürsüsüne çıkar ve kalabalığa şöyle seslenir.
“Ey inananlar, şimdi size ne söyleyeceğim biliyor musunuz ?”
Cevap doğal olarak hayır olur.
“Eh ben de bilmiyorum” der Hoca ve kürsüden iner.
Ertesi hafta köylüler tekrar Hoca’yı ısrarla kürsüye çıkartır. Hoca aynı soruyu sorar ama cevap bu sefer evet olur.
“Eh madem biliyorsunuz size anlatmama gerek yok” der.
Hoca’dan vaaz dinlemeye kararlı olan köylüler ertesi hafta onu yine kürsüye çıkartırlar ve aynı soru ile karşılaşırlar. Bu sefer bir kısmı evet bir kısmı hayır der.
“Eh o zaman bilenler bilmeyenlere anlatsın” der Hoca.
Sir Charles’ın aktardığı diğer bir hikayede ise; Hoca sıcaktan dolayı verandasında uyuyordur ve birden uyandığında beyazlara bürünmüş bir hırsızın bahçe duvarına tırmandığını görür. Hemen yayına okunu takar ve hedefe atar. Ama vurduğu şey karısının kuruması için astığı kendi beyaz elbisesidir. Hoca aniden Allah’a yakarmaya başlar. Öyle yüksek sesli bağırır ki komşuları ayağa kaldırır. Komşular önce sabah ezanının okunduğunu sanarlar ama sabaha daha çok olduğunu anladıklarında Hoca’ya neden bağırdığını sorarlar. “Allah’a şükrediyordum” der Hoca. “elbisemi vurduğumda Allah’tan içinde değildim.”
*Charles Richard Crane (1858-1939); Amerikalı işadamı, hayırsever, diplomat. Son derece ilginç biridir. Arap uzmanı olarak bilinir. Yemen ve Suudi Arabistan’da petrol çıkarma işlerini finanse etmiştir. 1921’de Çin’de kıtlık ve selden etkilenen mağdurlara yardım eden komiteye başkanlık etmiştir. Anti-semitist ve Hitler sempatizanı olmakla itham edilir. Osmanlı arşivinde ismi ilk kez 1911’deki Arnavutluk İsyanı’nda geçer. İsyancı Malisörlere para yardımı yapan Amerika Pekin Sefiri olarak kaydedilmiştir. 1915 sonrasında da Amerikan kamuoyunu Türkler aleyhinde örgütlemeye çalışmıştır. Bu yıllarda Ermeni yardım komitesi veznedarıdır. 1920 sonrası Türk dostu olarak anılmaya başlar. Halide Edip, Mustafa Kemal’e 10.08.1919 tarihli mektubunda “İstanbul’a Ermeni dostu olarak gelen pek çok hatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu ve propagandacısı olarak dönmüştür” diye yazmıştır. Crane, Halide Edip Adıvar’ı maddi ve manevi olarak desteklemiştir. En az kendisi kadar ilginç bir insan olan Cemaleddin Afgani’nin mezarını araştırmış ve bulunması için ödenek ayırmıştır. Nasreddin Hoca’nın da büyük bir hayranıdır. Fıkraları Başkan Wilson’a da öğretmiştir. Bu fevkalade insan hakkında daha detaylı bilgi için bkz. David Hapgood (2000); Charles R. Crane: The Man Who Bet on People. Xlibris Corporation.
24.05.1925
HOCA’NIN MEZARI RESTORE EDİLECEK
14. Yüzyılda Yaşamış Ünlü Mizahçının Hikayeleri Hem Yiğitliği Hem de Zekasını Günümüze Taşımakta
Amerikalı Mr.Crane sayesinde Nasreddin Hoca’nın mezarı yenilenecek. Hoca beş yüz yıldır üstünde şemsiye şeklinde yeşil bir tülbent asılı bir mezarda yatıyor. Türkler nesiller boyu Hoca’nın mezarını ziyaret etmişler, öyle ki Türklerin birçok evliyası var ama onlar için tek hoca Nasreddin. Hoca fıkraları ve hikayeleri ile dilden dile aktarılmış ülkenin en ünlü mizahçısı.
Onun için Türkiye’nin Joe Miller’ı* denebilir. Ama o eski bir şaka kitabından fazlası, hem bir mizah figürü hem de bir komedyen. Hoca onunla aynı yıllarda Almanya’da ünlenen Till Eulenspiegel**’ın meslektaşı. Tabi bu hikaye ve fıkralarının kaçının ona atfedildiğini veya kaçının gerçekten ona ait olduğunu bilmek imkansız.
Hocanın mezarı New York Kedi Gösterisi ödülünü kazanan bir meslektaşı tarafından yenilenecek. Bu durum Hoca’nın hoşuna giderdi. Belki de mezarındaki küçük delik sayesinde bu durumdan haberi bile olmuştur.
Hoca’nın Kayınvalide Esprisi
Bu Türkün Amerika ile başka ortak yanları da var. Mesela kendisi sakız çiğnemeyi çok seviyor. Hikayelerinden birinde Nasreddin Hoca misafirliğe gittiği eve girer ve ağzındaki sakızı burnunun üstüne yapıştırdıktan sonra şöyle der; “Fakir insanlar mallarına her zaman göz kulak olmalılar”
Ayrıca kendisi kayınvalide şakalarının öncüsüdür. Hocanın kaynanası bir gün ırmağa düşer. Hoca onu aramaya ırmağın akış yönünün tersine yürüyerek başlar. Köylüler diğer tarafa gitmesi gerektiğini söylediklerinde; “Siz onu bilmezsiniz” der Hoca “Her işi terstir”.
Hoca bir gün yolda rast geldiği bir adamla sohbet ettikten sonra tam ayrılırken adama kim olduğunu sorar. Adam şaşırır ve; “Madem tanımıyorsun, neden benimle eski bir dost gibi muhabbet ettin? “diye Hoca’ya sorar. Hoca;” Kepin ve yeleğin öyle benimkilere benziyordu ki seni kendim sandım.” der. Bu hikaye “Diğer İki Arkadaş Olmalı” hikayesinin temeli olabilir.
Hoca kelimesinin anlamı öğretmen veya uzman olarak çevriliyor. Nasreddin’in anlamı ise inancın zaferi. Kendisi 14. yüzyılda Ankara’da doğdu ve şu an ebedi uykusunu uyuduğu Konya’da eğitim gördü.
Nasreddin Hoca öğretmenlik, imamlık, kadılık gibi işlerde bulundu. Timur Ankara’ya sancağını diktiğinde halen kadı olarak görev yapıyordu ve Timurla aralarında ufak bir sohbette geçti. Timur hesap gününde başına ne geleceğini ona sorduğunda Hoca şöyle cevap verdi; “Korkma, atalarının yanında yerin hazır.”(Burada cehennemi kastediyor)
Popüler Mizah Kahramanı
Hocanın hikayeleri gezginler sayesinde batıya kadar ulaştı. Değişik dillere çevirileri yapıldı. 75 yıl önce bir kısmı bir İngiliz dergisinde yayınlandı, George Borrow daha fazlasını tercüme etti, geçen yıl Henry D. Barnham’dan yeni bir çeviri geldi. Yirmi yıl önce yargıçları dahi eleştiren bazı hikayeler yüzünden Türkiye’de bunların yayımlanması yasaklanmıştı. Genç Türkler yönetimi ele geçirince bu hikayelerin yayımına tekrar izin verildi.
Hoca’nın ünlü bir sözünü şuraya ekleyelim;” Sıhhatli yaşam için ayağınızı sıcak başınızı serin tutun, yediğinize dikkat edin ve çok derin düşünmeyin.”
Hocanın bazı olaylara nasıl tepki vereceğini kestirmek imkansız. Mesela uyumadan önce gözlüklerinden daha iyi rüya göstermelerini isteyebilir, eşeği kaybolduğunda kendi de üstünde olmadığı için sevinir çünkü kendisi de eşeğiyle beraber kaybolabilirdi... Bir ziyafete pahalı kürküyle gider ve yemeği kürküne yedirmeye başlar; “ Ye kürküm ye, bu ziyafet senin için”...
Hocanın iki karısı vardır. İkisine de aynı mavi bluzdan alır ve kimseye söylememelerini ikisine de ayrı ayrı tembih eder. Karıları hangisini daha çok sevdiğini sorunca, mavi bluz hediye ettiğimi der.
Yine bir gün karıları gelip Hoca’ya eğer üçü de aynı sandal da olsalar ve sandal batıyor olsa hangisini denize atacağını sorarlar. Hoca daha yaşlı olan karısına döner ve “Bence sen yüzmeyi biliyorsundur.” der.
Şakalar ve Bilmeceler
Ünlü mizah ustası kurnazlıktan saflığa ani geçiş yapabiliyor. Bir adam Hoca’ya yol kenarındaki karpuzların eşek yumurtası olduğunu söyler. Hoca bir karpuz alır yuvarlar, karpuzun bir tavşan yuvasına düşmesiyle kırılması bir olur. Hoca kaçan tavşanı yavru eşek olarak sahiplenir. Başka bir olayda bindiği dalı keser. Yine başkasında eşeğinin ikinci anırışında öleceğini söyler. Eşeğinin anırmasıyla yere düşmesi bir olur. Köylüler tabut getirip hocayı içine koyarlar. Hoca tabutun içinden “Eğer canlı olsaydım buradan kurtulurdum” diye köylülere seslenir.
Başka bir olayda bir adam ağaç kesen başka bir adamın ücretinden kendisine de pay ister. Çünkü ağaç keserken ona “Hengh” diye bağırarak destek olduğunu söyler. Hoca parayı sayarak ağaç kesene verir, sayarken çıkan sesi de diğer adama dinletir.
Hocanın yumurta tavuk bilmecesine benzer bilmeceleri de var. Mesela bir gün kedisine et yedirir. Sonra kediyi tarttığında yedirdiği et kadar geldiğini görür. Bunun üzerine “Eğer bu tarttığım etse kedi nerede? Yok kediyse et nerede?” diyerek şaşkınlığını dile getirir.
Bir gün bir rahip hocaya sakalında kaç adet kıl olduğunu sorar. Hoca eşeğimin kuyruğundakilerle aynı sayıda diye cevap verir. Rahipten sakal ve kuyruktaki tüyleri tek tek yolarak sayısını karşılaştırmasını ve yanılıp yanılmadığını görmesini ister.
Komşularıyla ilişkileri de komik hikayelere kaynak olmuştur. Komşusu bir gün hocadan bineğini ister. Hoca “Eşeğim diyor ki eğer onu sana verirsem tüm işlediğin günahlara kulak misafiri olacakmış”. Bir başka seferinde ise eşeğinin ahırda olmadığını söyler ve o esnada eşeği anırır. Komşusu hocayı yalancılıkla suçladığında ise, hoca eşeğe mi itimat ediyorsun bana mı diyerek komşusunu azarlar.
Ölüm İle İlgili Şakalar
Hoca mezarının eski görünümlü olmasını istemiştir. Böylece mezarına gelen hesap melekleri onu daha önce sorguladıklarını sanacaklar ve rahat bırakacaklardır. Veya çok yaşlı olacağı için sağır olacak ve meleklerin sorduğu soruları duymayacak dolayısıyla cevap da veremeyecektir.
Ölümü bile tiye alabilen Nasredin Hoca’nın hikayeleri beş yüz yıldır bu topraklarda söylenip, kulaktan kulağa nesilden nesile aktarılmaya devam ediyor.
*18. Yüzyıl Londra’sında yaşayan meşhur bir komik. Ölümünden bir yıl sonra şakaları kitaplaştırılmıştır.
**14. Yüzyıl Almanya’sında yaşamış meşhur bir komik. İki meşhur arasında benzerlik kuran çok olmuştur. Bkz. Nejdet Keleş (2016); Türk Nasreddin Hoca ile Alman Till Eulenspiegel’in Ortak Motifli Yedi Fıkrası. Batı Edebiyatında Mizah. S.357-379